26 Mayıs 2012

Ders Çalışmak Mı? O Ne Hatırlamıyorum.

   Benim ders çalışmam gereken zamanlarda kendimce uydurduğum bahaneler var ders çalışmamak için. Ama benim için gayet de geçerli bahaneler yani. Biraz sonra yazacağım durumlarda siksen ders çalışmam. O dersim 1 olsa bile çalışmam. Ki çalışmadım da. Ama söz seneye çok çalışacağım eheheh *kendine ya bi siktir git amk der* . Eveeeet şimdi o durumlara geçelim.



1. Çok sevdiğim piç beni terketti
   Bu durum var ya, çok sikimsonik bir durum. Biliyorsunuzdur %95'iniz. Kalan %5'iniz de "Bir çocuk/kız için bunalıma mı gireceğim? Pehhhhh daha ölmedik." diyordur. Ama ben diyemiyorum işte öyle. O oç beni terkettiğinde -tam da sınav zamanlarımda terk etmişti, hiç mi düşünemiyorsun amına koduğum- ben gözüm yaşlı, kulağımda kulaklık son ses "Here Without You", "Here Comes The Rain Again", "Fade to Black", "Snuff" ve daha bir çok şarkıyı dinleyip yorganımın altına giriyordum. Tabi bu durumum ne kadar sürdü? 2 hafta. Ama sınavlarım da bok gibi geçti yani. Kısacası bu durumda ders çalışmam imkansız, sikseler kalkıp çalışmam.

2. Annem ve babamın kavga gürültüsü yüzünden psikolojim bozuldu

    Bu durum az önce bahsettiğimden daha da sikimsoniktir. Hatta über sikimsonik. Annem ve babam içerde kavga eder, sonra annem gelip bana çatar, sonra ben kapımı çarpıp ağlarım; kısacası ders çalışamam. Bu durumum en fazla 2 gün sürüyor, ve genellikle ne zaman ders çalışacağım desem bunlar kedi-köpek gibi kavga etmeye başlıyorlar tesadüfün bu kadarı. Bu durumda ders çalışmayı düşünemem bile, rahattır kafam.

3. Çok yorgunum uykum var

    Bu durumdayken kim kalkıp ders çalışacağım der ki? Hangi insan evladı uykusu varken ve yorgunken kalkıp o masaya oturmuştur allasen. Sabah kendime "Bu akşam eve gittiğimde ders çalışacağım çok ders çalışasım geldi." diyorum fakaaaat hoba akşam yorgun oluyorum. Ders çalışamam bu durumda.

4. Sevdiceğimle konuşuyoruz telefonu/bilgisayarı bırakamam
    Bu durumda tabiki de çalışamam amk kim çalışabilir ki? Böyle sevdiceğinle konuşuyorsun güzel güzel, "bitanem, canım, seni seviyorum, herşeyimsin"ler havada uçuşuyor, kim ders çalışmayı düşünebilir ki? Ben düşünemiyorum aga yok yani.

5. Sevdiceğimden mesaj bekliyorum

    Bu durumda da şöyle bir şey oluyor; sevdiceğinle arana bir buz dağı girmiş o güzeeeel konuşmalardan sonra. Sen mesaj atıyorsun, onun cevap vermesi 893710932703829 saat sürüyor, bu durumda da telefonu bırakamıyorsun ha geldi ha gelecek diye. Tabiki de ders çalışamazsın aklın telefondayken amk.

İşteeeeeeeeee ben bu über önemli durumlarda ders çalışamam. Kısacası hiçbir zaman ders çalışamam. Çünkü illaki birisinden birisine denk geliyorum. Yok eğer "Ben tabiki de bu durumlarda ders çalışıyorum yaaee" diyebilen varsa bana formülünü söyleyin, en azından seneye karnemi düzgün getireyim.

15 Mayıs 2012

Sonra Vay Efendim Minu Neden Bunalımda

   Kumpircinin amına koyayım. Açlığımın baskın gelmesinin amına koyayım. Yeşil'i dinlemeyişimin amına koyayım. Ben direk amıma koyayım en iyisi.
   Cumartesi akşamı Duman konseri vardı İstanbul Üniversitesi'nde. Yeşil'in babacığı orada çalışıyor, onun vesilesiyle Yeşil ve ben de gidebildik. Saat 7 buçuğumsu gibi Yeşil ve annesi aldı beni, sonra işte gittik kampüse. Allahım nolur bana da öyle bir üniversitede okumayı nasip et. Neyse, saat 10 gibi çıktı Duman. Kaan içmiş de çıkmış her konserde yaptığı gibi. Ayakta zor duruyordu resmen. Abi çok iyiydi lan konser. Böyle sarılan çiftleri gördükçe içim burkuldu tabii. Amınıza koyayım sizin tamam mı bari gözümün önünde yapmayın, Allam neden benim sevdiceğim böyle zamanlarda yanımda olmazki, şöyle sarılalım romantik romantik dedim içimden. Hatta dışımdan dedim, Yeşil duydu çünkü. Sevdiceğim dediğim evet geçen bahsettiğim kişi. Ben harbi seviyorum onu. Neyse konumuz bu değil. İşte öyle Kaan'ın "Dibiğğneeeğğğğ kadaağğğaaaarr" diyişini dinledik, ayakta duramayışını izledik, sonra ben yine sevgililere küfür ettim. Tabi konser başlamadan önce biz Yeşil'le bir tıkınmışız akıllara zarar. Midemizde ne arasan var yani. Konser bitince beni bir açlık sardı. Yeşil'le gittik standlara. Canım bir kumpir çekmiş anlatamam, malzemelerin ne kadar tuhaf göründüğü umurumda bile değildi yani. Ben aldım o tuhaf kumpiri, bir de 8 TL ödedim. Yeşil alma falan dedi ama açlığım baskın çıktı. Oohhh ben bir güzel hüplettim kumpiri mideme, mutlu mutlu gecenin bir yarısı eve bıraktı beni Yeşiller. Ertesi sabah 7 buçuk gibi uyandım. Hafta sonu da sikseler o saatte uyanmam. Karnım bir tuhaf böyle ağrıyor mu bişey mi olmuş anlamadım. Yaklaşık yarım saat sonrasından 10 dakika sonrasına kadar olan süresini hayatımdan mümkünse çıkarmak istiyorum. Sanırım bu kadar uzun zamandır kusmamışım. Ama ne kusmak anasını satıyım, hamile kadınlar bu kadar kusmamıştır. Zombie gibi yattım geri yatağıma, sonra işte annem geldi ah canım kızım ne oldu sana böyle diye okşamaya başladı saçlarımı. Sonra ben 1 saat içinde tekrar kustum, midemde bir şey de kalmamıştı amına koyim. "Babaağğğ beni hastaneye götüüğğrr iyi değileeaaam" diye çemkirdim, yoksa düzelmeyecektim. Gittik hastaneye, kadın bir iğne yapmış üff. Bir acı bir acı. Neyse en azından mide bulantımı geçirdi. Bütün gün evde uyudum. Ateşim çıktı arada. Ama bir uyumuşum, hayatımdaki en güzel uykulardan biriydi yani öyle diyim. Ömrüm boyunca bir daha bu kadar uyuyamam sanırım. Babam pazartesi günü için rapor aldı sağolsun, dün de moron gibi yattım. Tam yatıyordum kiiii aklıma salı günkü piknik geldi. "Lan ben yarın bu halde nasıl pikniğe gideceğim?" diye kara kara düşünmeye başladım. Sevdiceğimle rahat rahat takılabileceğimiz tek yer olacaktı sanırım. Ama ne oldu, ben salondan odama zar zor yürüyebildim ve sonuuuuç; evde yatıyorum. Evet o şimdi piknikte. Of ya amk ne güzel eğleniyordur şimdi. Şansımı sikeyim. Hayatımı sikeyim. Ne zaman bir şeye heveslensem bir bokluklar oluyor. Bu piknikte de öyle oldu. Demek ki fazla heves göte batabiliyormuş.

4 Mayıs 2012

Belki Şu An Sarılıyor Olurduk?

En nefret ettiğim şeyler birisi; belirsizlik. Hani birisinin seni sevdiğini anlayamazsınız ya. Daha doğrusu, sevdiğini bilirsiniz, bunu açık açık söyler fakat hangi anlamda söylediğini kestiremezsiniz ya. Ne boktan bir durumdur o. Serçe parmağınızı kapıya vurmaktan bile daha boktandır.
Aynı okuldayız tamam mı. Her gün, 7/24 konuşuyoruz. Her türlü konuşuyoruz. Skype'tan kamera açıyoruz, telefonla arıyor, facebooktan mesajlaşıyoruz. Aklına gelebilecek her türlü şekilde konuşuyoruz, mektup hariç. Gece uyuyakalana kadar konuşuyoruz. Sabahları da "Günaydın meleğim" diye mesaj atıyor. Al işte, ben bu çocuğu sevmeyeyim de ne yapayım. Ortak bir arkadaşımız var bizim, bu kişi de benim gerçekten çok yakın arkadaşım. İşte sordum ben bu çocukla ilgili bir şeyler. Kızlarla yapış yapış olmayı seviyor, çıkma teklifi bekleme dedi bana. Abi. Amına koyayım onun o zaman tamam mı? Ya bana o kadar özel davranıyor ki. Dün gece bir mesaj atmış, heralde başkası olsa tamam aşık bana dersin. Ama bu çocukta diyemiyorum. Allah kahretsin ki diyemiyorum. Fazla kaptırmayayım kendimi diyorum, ama olmuyor abi. Mesaj atmıyor işte siklenmiyorsun diyorum bazen kendi kendime triplere girip, bir bakıyorum 2 dakika sonra "Herşeyim nasılsın" diyor. Lan ben tam kendimi sakinleştirmişim, sen gelip bana herşeyim diyorsun. Ya ben harbi seviyorum bu çocuğu. Ama o anlamda seviyor mu beyfendi, bilemiyorum! Ya abi, insan arkadaşı olarak gördüğü bir kıza "....ben senin kocacığın, sen de benim karıcığım minik eşim olursun" der mi ciddi bir şekilde. Bu diyor. Yavşaklık kanında vardır belki demek istiyorum ama yok abi dünyanın en yavşak insanı bile günün birinde soğuk davranır bu kıza. Bu davranmıyor. Olayın içinde bunun eski sevgilisi de var gerçi. O kız da bizim okulda. Sanırım geçen hafta o kızla ilgili bir şey sormuştum, hemen konuyu değiştirip seni seviyorum dedi. İşte sonra Minu neden belirsizlik içinde kalıyor. Tek bildiğim şey ikimizin de sürekli sarılmak istediği. Ama hangi anlamda işte onu bilmiyorum....

20 Nisan 2012

Bir kavanoz Nutella isteyen var mı?

  Arkadaşlarınıza değer verin ve onları kaybetmeyin, geri kazanması çok zor oluyor. Benimki zor olmadı aslında, sadece geç oldu biraz...
  Benim ilkokuldan çok ama çok yakın bir arkadaşım vardı. Ona Japon diyelim. Japon'la ilkokulda fazla samimiyetimiz yoktu, ama liseye geçtiğimizde bayağı yakın arkadaş olmuştuk. Her gün skype, msn, facebook sayesinde konuşur, çoğunlukla sabahlar, kısacası yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Okullarımız falan da yan yana hatta, aramızda sadece tel örgü var. Japon beni 4-5 arkadaşıyla tanıştırmıştı bir süre sonra. Hani böyle sürekli konuşan bir grup olur ya, hah işte öyleydik biz de. Tek sorun gruptaki tek kız bendim.
  Geçen yaz Japon beni birisiyle tanıştırdı. Evet, bu kişi Sarı. Onlar da öyle samimilerdi falan, biz Sarı'yla çıkmaya başladıktan sonra olaylar oldu, Sarı bunlarla olan tüm ilişkisini kesti. Kasım ayında da Sarı beni onlar hakkında dolduruşa getirdi. Ve evet, ben de inandım tüm saçmaladıklarına. Onu o kadar seviyordum ki gözüm kör olmuş, aptallaşmıştım. Ne dese inanacak duruma gelmiştim. Bunun üzerine gidip hepsini sildim hayatımdan. Evet, 8 yıllık arkadaşımı hayatımdan çıkarmıştım. Ama dayanamadım bu senenin başında. Çok özlemiştim çünkü eski günleri. Gidip özür diledim Japon'dan, ama haklı olarak kabul etmedi. Çok ağlamıştım o hafta, ve Sarı'yla da aramıza buz dağı girmişti resmen. Gerçekten çok pişman olmuştum o salağın sözlerine inanıp Japon'u sildiğim için.
  Bu ayın 17'si Japon'un doğum günüydü. Geçen yıl Japon'la buluşmuştuk doğum gününde. 7 saat falan vakit geçirmiştik. O gün hediye alamamıştım ona. Önceki gece Nutella'sının bittiğini söylemişti bana, "Dün Nutella'nın bittiğini söylemiştin, alıyım mı hediye olarak?" diye şakasını yapmıştım. Ve bu yıl, markete gidip Nutella aldım. Üstüne "Doğum günün kutlu olsun" yazdım ve evine götürdüm. O akşam bana mesaj attı. O kadar mutlu olmuştum ki. Aylardır konuşmadığım arkadaşımla tekrardan konuşuyoruz artık, nasıl mutlu olmayayım. Demek ki neymiş, bir kavanoz Nutella her şeyi çözebiliyormuş.

7 Mart 2012

Senden ölesiye nefret ediyorum.

  Sokağa çıkmak istiyorum. Tüm el ele dolaşan çiftlere "Ayrılacaksınız lan, hepiniz ayrılacaksınız! Sen de, sen de, sen de. Ayyy 6 ay mı oldu, bizim de öyleydi sonra siktirdi gitti pezevenk! Ayrılacaksınız amk!" demek istiyorum. Sonra onun yanına gidip ağzına sıçmak istiyorum. Hala sinirim geçmedi. Kafayı yiyeceğim. Aklıma geldikçe delirecek gibi oluyorum. Hani filmlerde adam ölürken böyle hayatı film şeridi gibi gözlerinin önünden geçer ya, aha ben de öyle oluyorum. Tüm yaptıklarımız gözümün önünden geçip gidiyor. İlk buluştuğumuz gün, o salak Emre Aydın konserine gittiğimiz gün, guitar hero oynadığımız zamanlar, skype'ta konuşmalarımız, beni arayışları, boş boş cafe'de oturmamız, saçları, elleri, parfümü hep aklıma geliyor. İstesem o okuldan gelmeden kapısına gidip bekleyebilirim görmek için, ya da dersane çıkışında veya dersaneye gitmeden önce de bekleyebilirim onu ama yapmayacağım. Güçlü olmalıyım, zayıf değil. Tamam seviyorum, tamam aşığım, tamam onu çok özlüyorum ama bunu yapmamalıyım. Yaparsam da zaten suratıma sinirli sinirli bakıp yanımdan çekip gidecek ya da bakmayacak bile adım gibi eminim. Cumartesi günü dişçiye gitmeden önce aradım onu. "Ne istiyorsun?" diye açtı telefonu. O kadar nefret ediyor benden. Konuşmaya çalıştım, 10 dakikalığına da olsa görüp konuşmak istedim ama kabul etmedi. Sinirli sinirli "Çıkamam dışarı falan. Anlamıyor musun bitti artık, arama beni bir daha" dedi. O anki surat ifadesini bile tahmin edebiliyorum. Neden ya? Neden bana yaptı bunu? Neden ben? Beni gayet iyi tanıyordu, beni bırakınca yıkılacağımı hiç mi düşünemedi? Yooo hayır, düşünmeye çalışmadı bile. Onun için önemli olan tek şey bana layık olsun, beni rahat bıraksın, ben istediğimde buluşalım, ben istediğimde ayrılalım oldu.Ama bundan sonra asla bu kadar yumuşak davranmayacağım, kimseye karşı. Üzülen hep ben oluyorum çünkü.

2 Mart 2012

Koca burnun iyice kocaman olsun, sivilcelerin de iyice çıksın da bi daha hiç sevgilin olmasın inşallah!

Seninle tanıştığım güne lanet olsun, o skype'a girdiğim güne, benden hoşlandığın güne, seni tek taraflı sevmekle tükettiğim şu son aylara, senin için en yakınım olan arkadaşlarımı sildiğim güne, salaklığıma, sevgililer gününde bana bir gül bile almayışına LANET OLSUN! Siktin attın ruhumu, paramparça ettin! O burnunu koparıp götüne sokmak, sonra sivilcelerini patlatıp "Ehehe noldu canın mı acıdı, bak benim de kalbimi böyle acıttın işte." demek istiyorum. Sonra o mavi gözlerine parmaklarımı sokup, yerlerinden çıkartıp "Baaaak naaptımm, ayy sen göremezsin şimdi" demek istiyorum. Onun o sarı saçlarını yolmak istiyorum. Parmaklarını koparmak istiyorum. Ama kıyamam ki. Kokusunu da son bir kez duymak istiyorum. Son bir kez daha guitar hero'ya gidip ben failleyince beni kurtarmasını istiyorum. Son bir kez daha bana sarılsın istiyorum. Son bir kez daha "Seni seviyorum" desin istiyorum. Son bir kez daha beni öpsün, sevsin, beni hiç bırakmayacakmış hissini versin istiyorum. Ama olmuyor işte! Kodumun herifi bıraktı gitti beni. Hani "İlerde ayrı eve çıkarsak ben çok dağıtırım ortalığı, toplayabilir misin ki" diyordun geçen gün??!!! Noldu lan iki günde? Hani ayrı eve çıkıcaktık? Hani beraber uyuyacaktık? Hani beni çok sevecektin? Hani dans kursuna gidecektik? Noldu? Soğudun mu benden? İyi, ne bok yersen ye! 2. kez yaptın bunu bana, artık üzülmeyeceğim. Sinirliyim zaten şu an. 6 ay lan. 6 ayı bir soğudun diye nasıl atabiliyorsun kenara? Neymiş, sevgililer birbirine layık olmalıymış, sen bunu yapamıyormuşsun muş. Yok yaa? Sen benim sevgime layık oldun mu lan? Çok seviyordum seni gerizekalı. Aşıktım sana. Yok ettin içimdeki aşkı. Yıktı attı beni sözlerin. Kopardım o kolyeyi de! Atıcam onu. O bana verdiğin "G" harfli anahtarlığı da atıcam. Sana yazdığım yazıları da yırtıcam. Hak etmemişsin sen o yazdıklarımı! Bir daha sevgili bulama tamam mı? Hatta hayır, bul da bana yaptığının aynısını yapsın sana piç gibi kal benim şu anki halim gibi. Sonra pişman ol "Ah ben hata ettim Minu'dan ayrılırken" diye dövünüp dur, ben de o sırada seni hiç siklemeyeyim de iyice kahrol tamam mı?! Doğum gününde TrollFace t-shirt'ü mü yaptırsam diye düşünen beynimi sikeyim. Sen benden ayrılmayı düşünüyormuşsun meğer o sıralar! O düşüncelerin de, bana karşı bir şey kalmayan kalbin de, osbir çekmeye yarayan sikin de götüne girsin!

1 Mart 2012

Eleştirmeyin olm beni.

  En nefret ettiğim şeylerden birisi de dış görünüşümle ilgili eleştiri yapmaları. Eleştiriyi sevmem zaten, bir de bu dış görünüşüm hakkındaysa iyice sinir olurum. Hayır yani ben zaten biliyorum bunları, niye sokuyorsun ki iyice gözüme? Bugün bir arkadaşı gördüm yolda. "Vaay kanka naber, senin de boyun bir uzamadı hep aynısın ehuehe." dedi bir de. Ulan sanane? Ben bilmiyor muyum sanki boyumun durduğunu? Her gece dua ediyorum zaten "Allaaam nolur şu boyum en azından bir 5 santim daha uzasın da bacaklarım hayvan gibi görünmesin." diye.   Sömestırda ananeme gitmiştim hani böyle dinlenmektir falan filan. Bir de dişçiye gidecektim. Neyse işte, sabahın 12'sinde misafir geldi. Ben uyanalı daha yarım saat mi ne oluyor, zaten ananemde pijama-kazak şeklinde dolaşıyorum. Gelen de yabancı sayılmazdı ama insan bir haber verir değil mi? Neyse işte, karşıladık falan. Geçti salona amcamız. Beni gördü "Ooo Minu, görmeyeli baya oldu. Da ben seni böyle büyümüş genç kız olmuş halde görmeyi bekliyordum yahu." dedi. Ben tabi böyle bir sinir oldum. "Gelmeden önce haber vermeyen sensin, şimdide beni sorguluyorsun. Haber verseydin böyle mi çıkardım karşına haağğ? Dışarı çıkarken gayet de insan gibi görünecek şekilde hazırlanıyorum, tam gelecek zamanı buldun. Hem misafirim ben, istediğim gibi gezerim evde sanane alla allaaa." diye içimden söylenip durdum. Yüzüne de diyemiyorum saygı çerçevesi yüzünden. "Hıı öyle mi he he." diye salak salak sırıttım. Sonra geçtim zaten içerideki odaya, açtım bilgisayarı gogogo facebook. Mal mal oyunlar oynadım falan...

11 Ocak 2012

Küçüklük işte naparsın...

Küçükken annem beni bir çok kursa göndermişti. Bale, buz pateni, keman, yüzme, basketbol, gitar ve tenis. Hangisinin bana bir yararı oldu peki? Şu an hiç esnek değilim, en son buzda kayarken kıçımın üstüne düşüp eski sevgilimin önünde rezil olmuştum ve kalkmayı da becerememiştim, o lanet topu potaya atmayı hala beceremiyorum, yüzmede de dibe dalmak dışında pek bir şey yaptığım söylenemez. Eğer kemanım küçük gelmese keman çalmaya devam edebilirdim, kendimde o potansiyeli görüyordum. Tenis oynamayı da her şeyden fazla seviyordum fakat 6. sınıfta lanet olası dersaneye gittiğim için bırakmak zorunda kalmıştım. 8. sınıfta tekrar gideyim dedim ama hocam tam bi hödük çıktı, ben de bıraktım. Hayalim tenisteTürkiye'yi temsil edebilmekti, fakat artık çok geç. Zamanla aklım başka yerlere kaydı. 7. sınıfın yazında gitar kursuna gittim. Gitarım çok kötüydü fakat kulağımın iyi olduğunu söylüyorlardı. Kursa sadece 1 ay gidebildiğim için hiçbir şey öğrenemeden geri geldim, gitarım iğrenç olduğu için de bir daha gitar kursuna gitmedim. Resim kursuna da gitmek istemiştim o yaz ama gruptaki herkes benden çok küçük olduğu için bir şeyler öğrenemeyeceğimi düşünüp bıraktım. Bana hiçbirinin faydası dokunmadı. Bi sikime yaramayan bir yaratık olup çıktım. Geçen yıl odamda oturuyordum, izlediğim bir animenin karakterinin resimlerine bakıyordum pc'den. Sonra canım birden onu çizmek istedi. Yazıcıdan çıkardım resmini ve çizmeye başladım. O karakterin adı Kurosaki İchigo, animenin adı da Bleach. Çizimi bitirince (yaklaşık 1-2 saat sürdü) güzel çizdiğimi düşündüm ve mutlu oldum. Gölgelendirmeleri güzel yapmıştım ilk çizimime göre. Daha sonralarda başka karakterleri de çizmeyi denedim. Başlangıç olarak iyi çiziyordum. Biraz daha zor bir karakteri çizmek istedim. Saçını istediğim gibi yapamayınca o kağıdı yırtıp attım ve yaklaşık 3-4 ay daha hiçbir şey çizmedim. En sonuncusunu da ağustosta çizdim, Death Note'dan L. Fazla bir şey çizmedim zaten, toplam 7-8 tane falandır. 



Matt Tuck ya, bebeğim <3



Bu aralar metal ve rock müziğe olan tutkumdan dolayı elektro gitara aşırı bir sempati besliyorum. Çalmak da istiyorum. Benim çok cool bir eniştem var. Onlara gittiğimde onun elektrosunu alıp çalmaya çalışıyorum. Ne kadar gerizekalıyım, daha akorları öğrenmeden şarkıları çalmaya çalışıyorum. YouTube'a girip şarkıların Tablarının bulunduğu videoları izleyip çalmaya çalışıyorum. 2 şarkıyı çalabiliyorum. Seven Nation Army ve Seek and Destroy. Seven Nation Army aşırı kolay bir şarkı zaten, aynı notalar üzerinde çalınıyor. Seek and Destroy'un tamamını çalamıyorum, soloya kadar kısmını çalabiliyorum. Soloyu bok çalarım. Neyse işte, para biriktirmeye başladım. Kafaya koydum, alıcam ben bir elektro gitar. Öyle ya da böyle, çalmayı da öğrenicem. Hevesliyim de bu işe zaten. Şu resim konusunu da halletmem lazım. Karakalemimi de geliştiricem, çok seksi şeyler çizicem. Yapıcam oğlum, kararlıyım. Bi boka yaramıyorum, bari resim yapayım. Kursa da gidemem, vaktim yok. Sanki çok dolu bir insanım da. Yaptığım tek şey spora gitmek, ona da yeni başladım. Harbi lan. 4 gün önce spora başladım. Aslında kasımda kayıt olmuştum, ama bu kıldır tüydür falan derken gitmeye üşendim. Havuzda var orda, havuza girmeden çıkmam da ben oradan. İşte ben gittim cumartesi günü. Allam napcam lan ben şimdi, şu spor hocasının yanına gitmem lazım da biriyle konuşuyo amına koyim falan söylenmeye başladım içimden. Neyse kadının konuşması bitti, ben yanına gittim. "Eee şeyy ben ölçüm yaptırcaktım daağğğ." dedim. Ulan insanın bi kendine güveni olur dimi. Neyse işte, kadın böyle terazi gibimsi bişey gösterdi, onun üstüne çıktım falan. 2 dk sonra vücudumdaki yağ mağ her boku yazan bir kağıt aldı kadın eline. "Vücudunda sorun yok kiiiiii inceciksiiiiin." demez mi. Gerizekalı biliyoruz heralde şişko olmadığımızı, sadece şu kollarımın bide bacaklarımın sarkmaması için geldim ben buraya. "Kilomla ilgili bir problemim yok, sadece biraz kas olsun istiyorum." dedim. Sonunda benimle aynı şeyi söyledi bu. Evet evet kas değerlerin düşük, gel bakalım yürüyüş bandına dedi. Allam şükür sonunda yarebbim oldum ben de. Neyse işte, 10 dakika koşu bandında, 10 dakika da bisiklette çalış, yeter şimdilik dedi, yaptım ben de. Bir indim allaaam o ne ağrıdır. Daha 10 dakikada böyle olucaksaaam ilerde nolucam kesin... Bi de dün gittim. Koşu bantları doluydu, bisiklete geçtim ben de. Sonra boşaldı koşu bantlarından biri, tam indim bisikletten, yanımdaki kadın hurraaa koşmasın mı o koşu bandına. Orospuya bak lan, ben bekliyorum 15 dakikadır burada, bu oç geleli daha 2 dakika olmadı koşuyor hemen oraya dedim resmen içimden. Zengin insanların da ayrı bir götü kalkıyor (babam zengin değil sadece annem ve benim ısrarım sonucu taksitler halinde yazdırdı bizi adamcağız). O kadın bir daha karşıma çıkarsa varya........

5 Ocak 2012

Ehemm

   Sakın Elidor kullanmayın. Ben kullandım, saçım kepek yuvasına döndü. O değil de bugünlerde çok asabiyim, böyle evdekilere bağırıp çağırıyorum falan. Özellikle kardeşime. Ya söylüyorum kaç kere odama girme diye, dinlemiyor. Benden daha inatçı. Ve evet, bir kardeşim var. 7 yaşında, kız. Ayy çok tatlıdır şimdi, yerim onu falan demeyin canavar bişey. Erkek doğacağına kız doğmuş. Tamam onu çok seviyorum ama delirtiyor beni. 
   İngilizce sınavım var yarın, ve ben çalışmak yerine salak gibi oturmuş bunları yazıyorum. İngilizcem çok kötü, iğrenç, rezalet. Sırf bu yüzden iyi bir kariyerim olmayacak, beni hademe olarak çalıştıracaklar. Üniversiteyi de boşu boşuna okuyacağım zaten. Evimin kadını, çocuklarımın anası vs. vs. olacağım bu gidişle. Oturup örgü öreceğim. En azından onları satar, bir işe yararım. Ayy ne lanet bir geleceğim var. Aa gelecek demişken. Şu salak listenin maddelerini yazayım. Yakın zamanda 1 tane bile maddesini tamamlayamayacağımı düşündüğüm için şimdi yazayım dedim. Buuuuyyyruun size liste.   


-  30 Yaşıma Kadar Yapmam Gerekenler  -    
1- Düzgün bir üniversite kazan. (Bok kazanırım ben.) 
2-Otaku ol.
3-Bir iş bul. (Mesela hademelik, ileride bulabileceğin en iyi iş bu.)
4-Elektro gitar al ve çalmayı öğren. (İşte bunu yapabilirim.)
5-Japonca öğren. (Daha İngilizce'yi bilmiyorsun gerizekalı, Japonca'yı nasıl öğreneceksin.)
6-Mimar ol.
7-En az 2 ülkeye git.
8-Playstation ve Guitar Hero seti al. (Bunu da yapacağım, inanıyorum kendime.)
9-Ayrı eve çık.
10-En az 5 rock/metal konserine git.
11-2012'den itibaren 100 kitap bitir. (Babayı bitiririm ben.)
12-Yakın arkadaşlarınla bağını koparma.
13-Lens al. (Gözlük kullanıyorum da. Ama sadece derslerde falan takıyorum.)
14-Blog yaz, 1 yıl boyunca devam ettir.(Bunu da hevesim kaçmazsa yapabilirim.)
15-Ehliyet al.
16-Twitter'ı kullan. (Hesabım var ama facebooktan çıkmıyorum ki bakayım ona.)
17-Bara git.
18-18 yaşına bastığın gün içebildiğin kadar içki iç.
19-Tüm içkileri tat.
20-Cadılar Bayramı partisine katıl.
21-Küçüklüğünden kalma özel eşyalarını sakla.
22-Cosplay partisine git. (Bunu da yapacağım, yapmalıyım.)
23-1 gün boyunca sinemadaki tüm seanslara git.
24-Günlüğünü ne olursa olsun sakla.
25-Saçlarını kızıla boyat.
26-Manga yaz. (Bunu çok istiyorum allaaaam.)
27-Kendi şirketini kurmaya -en azından- adım at. (Evet ben anca hademelikle ilgili bir şirket kurarım.)
28-Nişanlan.
29-Jartiyer al.
30-First Class'ta yolculuk yap.
31-Kayak yap.
32-Evlen. 
33-BU LİSTEYİ  **-**-2026'YA KADAR TAMAMLA.

Evet gençler nasıl ama. Ben bunların 10 tanesini zor gerçekleştiririm lan. Haa bak 17,18 ve 19'u kesinlikle yapacağım ehe. Otakuluk nedir bilmeyenleriniz olabilir. Ehem şimdi. Ben anime izliyorum demiştim hatırlarsanız. Hatırlamıyorsanız da önceki yazıda yazıyor yaniiii. İşte otaku dediğimiz şey anime ve manga manyağı insanlardır. Otaku olmanın da belirli olmazsa olmazları vardır. Mesela 10 anime serisini bitirmek gibi. Bu arada, anime Japon dostlarımızın yaptığı çizgifilm.Yukarıdaki kız da çok sevdiğim bir animenin karakteridir . Aman haa, animeyle çizgifilmi karıştırmayın, lütfen. Çok sinirleniyorum çünkü. Manga dediğimiz şey de yine Japon dostlarımızın çizdiği çizgi roman.Okumaya tersten başlanır. Siyah-beyazdır. Ve yine rica ediyorum, mangaya da çizgi roman demeyiniz. Efendim cosplay partisi dediğim şey de bu animedeki karakterleri canlandırdığımız parti. Çoğunlukla İzmir'de yapıldığından ve benim kostümüm olmadığından ve kostümler çok pahalı olduğundan dolayı gidemiyorum. Eee şey bir de aile unsuru var tabii. Benim bir arkadaşım var. Ona Fezzy diyelim. Fezzy de benim gibi anime manyağı. O daha manyak hatta. Japonya'ya falan gitmek istiyor. Hatta bu en büyük hayali. Fezzy 2 gündür hastaaa, allaaam nolur iyileşsin de yanıma gelsin tekrar, amin. 
    Neyse ben artık İngilizce çalışayım, yoksa sınavda sıçıcam. 

3 Ocak 2012

Selamın aleyküm diyerekten iğrenç bir başlangıç yapmak istiyorum...

   Selam gençler, ben Minu. Evet takma isim kullanıyorum, hani bir yakınım bunu okur falan filan, göte gelmeyelim yani ehe. Efendim ben 16 yaşında bir ergenim. Evet, ergenim. Salak saçma hareketlerim oluyor, ergenim işte. Derslerim pek iyi sayılmaz. Tm okuyorum gerçi, nasıl hala böyleyim bilmiyorum. Matematiği çok severim, okuldaki tüm dersler matematik olsa koşa koşa giderim. Manyağım ben çünkü. Sabahın 7:45'ine alarm kurup, habire "Ertele"ye basan ve bunun sonucunda 8:25'te uyanıp okula geç kalan bir manyak. Geçen hafta okulda aklıma gayet güzel bir fikir gelmişti. Önümde kağıt vardı, içimden "30 yaşıma kadar yapmam gerekenlerin bir listesini yapsam ne kadar cool olur lan. Evet evet, yapmalıyım oğlum." dedim. Yaptım da. 32 maddesi var. Bu maddelerden biri de "Bir blog aç ve 1 yıl boyunca (ya da daha uzun süre, sana kalmış) sürdür." oldu. Arkadaşım Yeşil getirdi bunu aklıma. Sağol Yeşil. Ondan Yeşil diye bahsedeceğim, çünkü yemyeşil gözleri var ve çok güzel kız ehe, canım benim. Neyse. İşte ben bu 32 maddeyi 30 yaşıma kadar tamamlayacağım kendimce. Peehh. 10 tanesini bile zor tamamlarım lan ben. 1-2 tanesini tamamlayınca buraya yazarım maddelerini. İşte Yeşil de bana özendi, hadi ben de yapayım böyle bir liste dedi ve yola çıktık. 30 yaşına kadar yapman gerekenler yoluna. Hayatıma renk gelecek lan ehe. Neyse işte, bu listenin 1 maddesinden ötürü buradayım, allaaam noolur tamamlayayım şu listeyi, dinimiz amin. Pek inançlı bir insan değilim. Ateist de değilim. Bilmiyorum ne olduğumu. Neyse. Bir sevgilim var ehi <3 Ondan Sarı diye bahsedeceğim. Sarışın kendisi, arkadaşları da ona Sarı diyor. Sarı'm benim ya eheh. 4 aylık bir ilişkimiz var, her gece geleceğimizle ilgili hayal kurmaktan uyuyamıyorum. Böyle de hayalperest bir insanım. Yahu 10 yıl sonrasını niye şimdiden düşünüyorsun?! Yarın ne olacağın belli değil. Çok sevimli bir çiftiz kanımca. Sarı'dan bahsedeyim azıcık. 17 yaşında, sarışın, yeşil mi mavi mi bir türlü anlayamadığım gözleri var. Nerde ne yapacağını bilen birisi. Arkadaş ortamında çok eğlenceli oluyor. Bilgisayar oynamayınca gayet kırıcı ve ezici bir tip oluyor , o yüzden haftada en az 1 kere internet cafeye gitmesi şart. Bateri çalmayı öğreniyor. Ehe çok cool. Azıcık kıskanç birisi, benden daha kıskanç olamaz ama. Face'de görüyorum bazen profilinde taş gibi kızları, sinir oluyorum. Ya ne diye ekliyorsun onları, senin sevgilin var. Ben hiç ekliyor muyum beyle kaslı kaslı, cillop gibi çocukları, hayır eklemiyorumm muu acaba?? Yok lan, beni eklerlerse kabul ediyorum sadece. Böyle de bir ilişkimiz var. Aslında anlatıcak şey çok da, sonraki 364 güne kalsın dimi.. Kendi karakterimden bahsediyim azıcık. Eleştiren birisiyim. Yanii ailem öyle diyor en azından. Öyleyim lan aslında. Dışıma yansıtmasam da içimden her türlü eleştiriyi yapabilecek potansiyele sahibim. Kıskancımdır. Arkadaşlarımı bile kıskanırım. Böyle de iğrenç bir insanım. Anime izlerim. Rock/Metal dinlerim. Slipknot, Bullet For My Valentine, Three Days Grace favori gruplarımdan. Umarım aranızda metalci vardır \m/. Arada bir içime kapanmayı severim. Aslında ihtiyaç duyarım içime kapanmaya. Yorganın altına girer, Here Comes The Rain Again'i dinleyip kendimi bunalıma sokarım. Bu sırada da hayatımı gözden geçirir, pişman olduğum şeyler olursa kendime her türlü küfrü ederim. Ama ertesi gün gayet de neşeli bir şekilde hayatıma devam ederim.  Eğer ben içime kapanıkken ne bileyim birisi ararsa falan çok sinirlenirim. Bırak da rahat rahat içimize kapanalım, dimi?! Böyle bir şey olursa, ertesi gün sinirli, agresif, mutsuz olurum. Arkadaş ortamında falan neşeli, mutluyumdur. Gülerim, eğlenirim. Değişik ortamlara eğer tanıdık birisi olursa çok rahat uyum sağlayabilirim. Ailemle aram iyi sayılmaz. Anlatırım daha sonralarda.. Ben buyum gençler. Bundan sonra da yazılarımdan başka özelliklerim varsa çıkarmaya çalışırsınız. Uyuyayım ben de artık, uyanamıyorum sonra. Bbbbbb